Hasta Hakları ve Bunların İhlalinin Hukuki-Cezai Yaptırımları

Hasta Hakları , temel insan hakları olan, yaşam hakkı ve yine aynı doğrultuda sağlık hakkı kavramlarından türeyen, ilginçtir, hastalar veya yakınları tarafından değil, bu hastaları tedavi etmeyi meslek edinmiş hekimler tarafından ortaya atılmış ve ilk olarak, 1977 yılında Amerikan Hastaneler Birliği tarafından yayınlanan Hasta Hakları Beyannamesinde kullanılan bir kavram olup, en son 2002 yılında yayınlanan Hasta Hakları Avrupa Şartı’nda, öncesinde daha dar bir çerçevede ele alınmış olmakla birlikte, koruyucu tedbirlerin alınması, erişim, bilgi edinme, rıza gösterme, özgür seçim yapma , özel yaşamın korunması ve gizlilik, hastanın zamanına saygı, kalite standartlarının izlenmesi, hasta güvenliği, yeniliklerden yararlanma, hastaların gereksiz acı ve sıkıntı çekmelerinden sakınılması, kişisel tedavi, şikayet ve tazminat olmak üzere 14 hasta hakkına ayrıntılı tariflerle yer verilmiştir.

Ülkemizde ise Hasta Hakları konusu Anayasa’mızdan başlayarak, birçok Kanun, Tüzük ve Yönetmelikte (1219 Sayılı Tababet Ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair  Kanun, 1960 Tarihli Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, 2219 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu gibi) dolaylı ve dağınık vaziyette yer almaktayken, 01.08. 1998 Tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği ile tüm bu farklı mevzuatlarda yer alan düzenlemeler aynı metnin içine alınarak, bu konudaki mevzuat dağınıklığına son verilmiştir. Söz konusu Yönetmelik, dünyada ve ülkemizde değişen ve gelişen sağlık hakkı ve hasta hakları çerçevesinde 08.05.2014 Tarihinde yapılan önemli değişikliklerle de bugünkü halini almıştır.

Hasta haklarının neler olduğuna başlamadan önce, ‘sağlıklı olmak ne demektir?’ ve ‘Hasta Kimdir?’ sorularına genel çerçevede bir tanım getirilmesi gerekir. Buna göre ‘sağlık’ evrensel tanımı itibariyle, ‘sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bir insanın, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik içinde olma hali’ olarak tanımlanmıştır.  Sağlık hakkının temel öznesi olan ‘hasta’:  Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 4. Maddesinde tanımlandığı şekliyle ‘sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı olan kişi’yi tarif ederken, ‘hasta hakları’ ise: ‘Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarını’ ifade eder.

Hasta Hakları Yönetmeliğinde yer alan Hasta Haklarına gelirsek;

1-Sağlık Hizmetlerinden Adalet ve Hakkaniyete Uygun Olarak Faydalanma Hakkı:

Sağlık hizmetlerinin herkese ayrım gözetmeksizin aynı kalite ve standartlarda sunulması anlamına gelir. Hizmet, herkese eşit olarak verilmeli ve hastalığın türü, zamanı, oturum  yeri veya mali kaynaklar konusunda ayırım ve ayrıcalık yapılmamalıdır.  Hekim, Diş hekimi ya da diğer  bir sağlık personeli, hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini, mezhebi, ahlaki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaati ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda, azami dikkat ve özeni göstermekle mükelleftir. Hasta, adalet ve hakkaniyete uygun olarak sağlık hizmeti alamadığı hallerde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde kendisine tanınan, hizmetin  yeniden görülmesi, ayıp oranında bedelden indirim, sözleşmeden dönme ve ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımını isteme gibi seçimlik haklarından durumuna uyanı kullanabilecektir.

2-Sağlık Hizmetlerine İlişkin Bilgi İsteme Hakkı:

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 7. Maddesinde düzenlenen bu hak çerçevesinde, sağlık kurum ve kuruluşları, hasta tarafından talep edilen bilgileri sağlamakla yükümlüdürler. Bu bilgilerin hastaya sunulmaması halinde, hasta, ilgili sağlık kuruluşu hakkında, hasta hakları kurullarına şikayette bulunma hakkına sahip olduğu gibi, Tüketicinin  Korunması Hakkında Kanun kapsamında, bu bilgilerin verilmemesinden kaynaklanan zararları için tazminat talebinde bulunabilecektir.

3-Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme Hakkı:

Yönetmeliğin 8. Maddesinde düzenlenen bu hak kapsamında, hasta, istediği sağlık kuruluşunda tedavi olma hakkına sahip olduğu gibi, tedavisinin halen devam etmekte olduğu saplık kurum ve kuruluşunu değiştirme hakkına da sahiptir. Ancak madde metninde bu hakkın hasta tarafından kullanımı bazı şartlara tabidir. Buna göre hasta, sağlık kuruluşunu, mevzuat ile belirlenmiş sevk sistemine uygun olmak, hayati tehlikeye yol açıp açmayacağı konusunda hekim tarafından aydınlatılmış olmak ve tıbbi olarak sakınca bulunmamak, kaydıyla , değiştirebilir.

Bu hakkın ihlalinde, hasta, ilgili sağlık kuruluşu hakkında, hasta hakları kuruluna şikayet yoluna başvurabileceği gibi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca, başka bir sağlık kuruluşuna geçmek isteyen hastanın hizmetin yeniden görülmesi seçimlik hakkını kullanması beklenemeyeceği için, diğer seçimlik hakları olan, sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim veya ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı gibi, kalan haklarını kullanmak suretiyle, tazminat talebinde bulunabilir.

4-Sağlık Personelini Tanıma, Seçme ve Değiştirme Hakkı:

Yönetmeliğin 9. Maddesine göre: hasta, tedavisine ilişkin istediği personeli seçme, tedavisi ile ilgilenen hekimi değiştirme ve başka hekimlerin de konsültasyonunu (tıbbi tedavi konusunda başka hekimlerin görüşlerine , tedavi yöntemlerine başvurma) isteme hakkına sahiptir. Hastanın insan olarak onur ve saygınlığına değer veren, güvendiği, mesleki bilgisine ve tecrübesine inandığı bir hekimden yaralanabilme ve ona ulaşabilme hakkının bir yansımasıdır. Hakkın kullanımının ihlali bir zarara yol açmışsa (maddi-manevi) Tüketici Kanunu’ndaki seçimlik haklardan faydalanarak tazminat talebinde bulunabilecektir.

5-Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme Hakkı:

  1. Maddeye göre; sağlık kuruluşunun hizmet verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle, sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini  istemek hakkı vardır.

Ancak; a-Acil vak’alar, b-Özürlüler, c- Hamileler, d-65 Yaş üstü Yaşlılar, e- 7 Yaşından Küçük çocuklar, f- Harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malül ve gaziler, poliklinik sırasında öncelik hakkına sahiptir. Bu durum Adli vak’alar için de geçerlidir.

Tedavide gecikme, hizmeti ayıplı hale getireceğinden, hasta için, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tazminat hakları da doğacaktır.

6- Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım Hakkı:

Yönetmeliğin 11. Maddesinde yer alan bu hak bakımından; hekim, özen ve sadakat borcunun gereği olarak,  hastanın hastalığına uygun  teşhis koymak ve en uygun tedaviyi uygulamak yükümlülüğündedir. Doğru teşhis, doğru tedavinin ön şartıdır. Hastalığın teşhisi, anamnez alma (tıbbi özgeçmişi öğrenme), fiziki muayene, röntgen ve laboratuar tetkikleri gibi teşhis araçlarını kullandıktan sonra, hastalığın tedavi yöntemini belirleyecek, yöntem konusunda da, ‘riski en az, başarı  şansı  en fazla’ yöntemi seçecektir.

Modern tıbbi cihazların bulunmaması nedeniyle hastalığın geç teşhis edilmesi, hastalığa uygun teşhis yapılamaması nedeniyle, yanlış tedavinin uygulanması gibi hallerde zarar gördüğü takdirde, Tüketici Kanunu’nun kendisine tanıdığı haklardan yaralanmak suretiyle tazminat talebinde bulunabilecektir.

7-Tıbbi Gereklilikler Dışında Müdahale Yasağı:

Kişi ya da hasta üzerinde, Tıbbi müdahaleyi  hukuka uygun hale getiren en önemli şart, bu müdahalenin yapılmasında, sağlık bakımından zorunluluk olmasıdır. Tıbbi terminolojide ‘endikasyon’ (tıbbi gereklilik) olarak adlandırılan bu şart, teşhis, tedavi ve korunma amacıyla, hekim veya bir diğer sağlık personeli için, hastanın beden bütünlüğüne müdahale edilmesine izin verir.  Tıbbi endikasyon (kalp krizi nedeniyle getirilen kişiye müdahale gibi), psikolojik endikasyon (estetik müdahaleler) ve sosyal endikasyon (sünnet) gibi çeşitli versiyonları bulunan endikasyon hali dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulması, Anayasa, Medeni  Yasa ve Ceza Yasası gibi diğer temel yasalar karşısında mutlak surette yasaktır.

8-Ötenazi Yasağı:

‘ Ötenazi’ kelimesi, tatlı ve acısız  ölüm anlamına gelen Yunanca bir kelimedir. Onurlu ölüm hakkı olarak da adlandırılmaktadır.  İyileşmesi mümkün bulunmayan ve ölümü muhakkak görülen hastanın yaşadığı acıların son bulması için kendi talebi veya yakınlarının isteği üzerine onun hayatını sona erdirecek bir tıbbi girişimde bulunulması (hastaya öldürücü dozda madde verilmesi, yaşam destek ünitesinin kapatılması gibi) veya hiçbir tıbbi girişimde bulunmayarak ölüm sonucunun meydana getirilmesidir.

Yönetmeliğin 13. Maddesinde de düzenlendiği üzere; Türk Hukuk sisteminde ötenazi yasaktır. Hayat hakkından hiçbir gerekçeyle vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez.  Maddede belirtilen yasağa uymamanın cezai sorumluluğu söz konusudur. Aktif ötenazi işlemini gerçekleştiren hekim, sağlık personeli veya kişi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 80. Maddesi uyarınca ‘kasten adam öldürme’ suçundan ceza verilir. Hastaya acıma duygusu ile işlenmiş olması halinde sadece verilen hapis cezasından 1/6 oranında indirim yapılır. Pasif ötenazi, yani adam öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi de TCK 83. Maddede suç olarak düzenlenmiştir. Hastanın tedaviyi durdurma hakkını yazılı beyanı ile kullanması halinde, hekimin sorumluluğu söz konusu olmaz.

9-Tıbbi Özen Gösterilmesini İsteme Hakkı:

Sağlık personeli, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorundadır. Md. 14. Hekimin uyması gereken temel tıp etiği ilkesi, önce hastasına zarar vermemek, sonra ona özen gösterip yararlı olmaktır. Hekim bu yükümlülüğü nedeniyle, tıp biliminin ilkelerini bilmek, sanatının kurallarına göre doğru teşhis koyup, bu teşhise uygun tedavi tavsiye etmek ve bu tedaviyi her türlü tedbirleri alarak uygulamak  zorundadır. Özen eksikliği hafif kusur olarak ölçülse bile, hekimin tazminat sorumluluğu doğar.

10-Kendisine İlişkin Olarak Genel Bilgi İsteme Hakkı:    

Hastanın, uygulanacak her tıbbi müdahale hakkında bilgi isteme hakkından daha önce bu, hekim  açısından öncelikli bir yükümlülüktür. Hekim, hasta istemese dahi, uygulanması düşünülen tıbbi teşhis ve tedavi üzerinde karar verebilecek duruma gelene kadar, vereceği bilgilerle, hastayı aydınlatmak zorundadır. Bu kapsamda, Yönetmeliğin 15. Maddesine göre hastaya;

Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,muhtemel komplikasyonları, reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, gerektiğinde yanı konuda tıbbi yardıma nasıl ulaşabileceği hususlarında bilgi verilir.

Hasta, hekim tarafından, ilki, teşhis aydınlatması olarak adlandırılan, yapılan muayene sonucunda, hastalığının özellikleri, muayene sonucunda elde edilen bulgular konusunda; ikincisi süreç aydınlatması olarak adlandırılan, hastalığa uygulanacak tıbbi müdahalenin türü, kapsamı, alternatif tedavi yöntemleri, müdahale yapılmamasının sonuçları ve son olarak, riziko aydınlatması olarak adlandırılan, gerekli özen gösterilmesine, müdahalenin kusursuz yapılmasına rağmen ortaya çıkabilecek kalıcı ve geçici yan etkiler konusunda olmak üzere üç şekilde bilgilendirilir.

Hekim, bilgilendirme faaliyetinin hasta üzerinde ruhsal bir zarara yol açacağına kanaat getirirse, bilgilendirmenin kapsamını dar tutabilir. Şayet, bu dar kapsamda bilgilendirme hastanın iyileşmesi bakımından fayda sağlıyorsa, hekim takdir hakkını bu yönde de kullanabilir. Buna ‘hekimin tedavi ayrıcalığı’ adı verilmektedir. Hasta mutlaka bilgi istiyorsa, hekim hastanın bu isteğini yerine getirmek zorundadır. Hasta bilgilendirilmemiş veya eksik, yanlış bilgilendirilmiş ise yapılan tıbbi müdahale hukuka aykırı hale gelecek ve tazminat sorumluluğu söz konusu olacaktır.

11-Kayıtları İnceleme Hakkı:

Yönetmeliğin 16. Maddesine göre; hasta, sadece bu yönetmelik çerçevesinde değil, Bilgi Edinme Yasası ve Özel Hastaneler Tüzüğü çerçevesinde de, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar sadece hastanın tedavisi ile ilgili olanlar tarafından görülebilir. Yasal zorunluluk olmadıkça, bu bilgiler hasta dışındaki kimselere verilemez.

12-Kayıtların Düzeltilmesini İsteme Hakkı:

Hasta, sağlık kurumları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir. Bu hak, hastanın sağlık durumu ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sağlık durumu hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme haklarını da kapsar. H.H.Y. Md.17.

13-Mahremiyetine Saygı Gösterilmesini İsteme Hakkı:

Hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.

Bu hak, tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içinde yürütülmesi, hasta ile doğrudan temasın gizlilik ortamında gerçekleştirilmesi, tıbbi sakınca yokken bir yakınının bulunmasına izin verilmesini, ilgisi olmayan kişilerin müdahale sırasında bulunmamasını, hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,  harcamaların   kaynağının gizli tutulmasını kapsar.

Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermediği gibi, eğitim verilen kuruluşlarda, ilgili olmayanların,  müdahale odasında bulunması gerekli ise, önceden veya tedavi sırasında hastanın rızası alınmalıdır. Muayene esnasında, poliklinik odasında tıp ve yardımcı tıp meslekleri personelinden veya aile fertlerinden biri dışında, başka kimsenin bulunmaması gerekir. Özellikle, muayene sırasında sağlık faaliyeti ile ilgili olmayan birinin yanında muayene, mahremiyet hakkının ihlali olmakla, gerek Hasta Hakları Yönetmeliğine aykırılık, gerekse, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında, tazminat hakkı verir.

14-Bilgilerin Gizli Tutulmasını İsteme Hakkı  :

Hastaya ait tıbbi bilgiler, kanun ile izin verilen haller dışında hiçbir şekilde açıklanamaz. Hastanın rızası olsa bile, kişilik haklarına aykırı nitelikte görülen bilgi açıklaması, açıklayanı hukuki sorumluluktan kurtarmaz. Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmadan, hastaya zarar verme ihtimali olan bilginin ifşası, personelin hukuki ve cezai sorumluluğunu gerektirir. Araştırma ve eğitim amaçlı faaliyetlerde, rızası olmaksızın hastanın kimlik bilgileri açıklanamaz. H.H.Y. Md.23

Hekimin sır saklama yükümlülüğü olarak da adlandırılan bu hakkın ihlali, sözleşmeye aykırılık nedeniyle olduğu kadar, kişilik haklarının hukuka aykırı tecavüzü halinde, Türk Medeni Kanunu 24. Ve 25. Maddelerinde düzenlenen kişiliğin korunmasına ilişkin hükümler çerçevesinde de tazminat isteme hakkı verir.

Bu hakkın  ihlali TCK 134.bağlamında, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası da getirir.

15-İzin ve Onay Olmaksızın Tıbbi İşleme Tabi Tutulmama Hakkı (Tıbbi Müdahalede Hastanın Rızası):

Hastaya, kanunda belirtilen istisnalar hariç, rızası alınmadan hiçbir tıbbi müdahalede bulunulamaz. Rıza, tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren ön koşuldur. Hasta küçük veya kısıtlı ise rıza, kanuni temsilcileri, yani veli ya da vasileri tarafından verilir. Rıza beyanı herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, yazılı, sözlü, açık veya örtülü olabilir. Ancak ciddi ve büyük ameliyatlar bakımından  rızanın yazılı olarak alınması gerekir.

Kanuni temsilcinin rıza vermediği, ancak tıbbi müdahalede bulunulması gereken hallerde, velayet altında bulunan hasta için aile mahkemesinden, vesayet altında bulunan hasta için ise sulh hukuk mahkemesinden karar alınmalıdır.

Tıbbi araştırmalara katılacak gönüllülerin rızası yazılı şekil şartına tabi olduğu gibi, bu konuda Sağlık Bakanlığının da izni gerekir.

Buna karşın, hastanın hayati tehlikesinin bulunduğu ve bilincinin kapalı olduğu acil durumlar ile hastanın bir organının  kaybına ya da fonksiyonunu ifa edemez hale gelmesine yol açacak durumun varlığı halinde, tıbbi müdahale rızaya bağlı değildir.

Hakkın ihlali, Tüketicinin  Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde seçimlik hakların kullanılması yanında , maddi-manevi tazminat isteme hakkı da verir.

17-Güvenliğin Sağlanmasını İsteme Hakkı:

Yönetmeliğin 37. Maddesine göre; herkesin sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu isteme hakları vardır. Bütün sağlık kuruluşları da, hastaların, ziyaretçilerin ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Hakkın ihlali, gerek hastaya gerekse zarar gören yakınlarına, şikayet hakkı, Tüketici Kanunu’nda yer alan seçimlik haklar ve tazminat isteme hakları verir.

18-Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Din Hizmetlerinden Yararlanma Hakkı:

Sağlık kurumları imkanları ölçüsünde hastaların dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirleri alır. Hastalar dini inançlarının gereğine göre ibadet etme, talepleri halinde din görevlisinin yardımından faydalanma hakkına sahiptirler. İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni (Can çekişen, ölmek üzere olan) halindeki hastalar için de, talep şartı aranmaksızın, dini inançlarına uygun olan din görevlisi çağrılır.  Hastanın, bu hakkına aykırılık da hukuki (tazminat) sorumluluk doğurur.

19-İnsanı Değerlere Saygı Gösterilmesi ve Ziyaret Hakkı:

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 39. Maddesine göre; Hasta kişilik değerlerine uygun ortamda sağlık hizmetlerinden  faydalanma hakkına sahip olduğu gibi, sağlık personeli de, hastalara ve yakınlarına, ziyaretçilerine, güler yüzlü, nazik, şefkatli davranmak zorundadır.

Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı, bekletilmeleri söz konusu ise, bekletilmenin sebepleri konusunda yeterli bilgi verilir. İnsan haysiyetine yakışır her türlü hijyenik şartların sağlanması, gürültünün ve rahatsız edici etkenlerin bertaraf edilmesi sağlık kurumunun görevidir.

Hasta ziyaretçilerinin kabulü ve bu durumun hastaların huzur ve sükununu bozacak tutumlara sebebiyet vermemesi için gereken tedbirler, kurum tarafından alınır.

Hastaların insani değerlerine saygı gösterilmemesi, hastada manevi açında sıkıntı yaratıp tedavi sürecine zarar verdiği oranda, hukuka ve hasta haklarına aykırıdır. Bu aykırılık halleri tazminat sorumluluğuna yol açar.

20-Refakatçi Bulundurma Hakkı:

Yönetmeliğin 40. Maddesine göre; mevzuat ve kurum imkanlarının elverdiği ölçüde, tedaviden sorumlu hekimin uygun görmesi halinde, hastalar refakatçi bulundurabilir.

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği 62. Maddeye göre ise; yatılı hastaların yanında refakatçi kalması, kurumda ağır hasta bakımını gerektiren hizmet birimi yoksa ve tıbbi zorunluluk varsa, ilgili uzmanın lüzum göstermesi ve baştabibin muvafakati ile mümkündür.

Refakatçiler, mümkün olduğu kadar kurumun vereceği özel kıyafet ve kimlik kartını taşımak zorundadır. Kadın servisinde erkek refakatçi kalamaz. Özel oda dışındaki refakatçilere yatak verilmesi mecburiyeti olmasa da, sürekli kalan refakatçilerin iaşesi kurumca karşılanır. Ücretli hastaların refakatçilerinden ise Bakanlık tarifesine göre ücret alınır. Refakatçiler kurum disiplinine uymakla yükümlüdürler, kendilerine özel hizmet edilmez.

21-Hizmetin Sağlık Kurum Ve Kuruluşu Dışında Verilmesi Hakkı:

Hastaların bulundukları yerde tedaviye ihtiyacı olması halinde, bu hizmetin yerine getirilmesi Bakanlığın bir diğer kamusal sorumluluğudur. Bu çerçevede Yönetmeliğin 41. Maddesine göre hastalar;

Kişileri ve toplumu hastalıklara karşı dirençli kılmayı, hastalıkları önceden veya erken dönemde tespit ederek önlemeyi amaçlayan, aşılama, Aile Sağlığı Merkezlerinde  emzirmeyi teşvik eden projeler, bebeklere demir ve D-Vitamini dağıtımı, Aile Planlaması ve Anne-Çocuk Sağlığı merkezlerinde yapılan uygulamalar, Aile hekimleri aracılığıyla ücretsiz olarak verilen tüberküloz tanı, tedavi hizmeti gibi koruyucu sağlık hizmetleri bakımından, hastalar bu uygulamaların tamamının bulundukları yerde verilmesini talep edebilirler.

Tıbbi sebeplerden dolayı sağlı kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen hallerde ve tabi afetler gibi olağanüstü hallerde, bu hak kullanılabilir. Hakkın yerine getirilmemesi halinde şikayet ve diğer hukuki başvurular yapılabilir.

Tüm bu saydığımız haklar, evrensel hasta hakları kategorisinde yer alan haklar olmaları itibariyle, hakları ihlal edilen hasta ve yakınları, mevzuatta belirtilen şikayet hakları yanında, maddi-manevi tazminat haklarını da kullanabilirler. Kamu hastanelerinde hakların ihlali, İdare Hukukunun tabi olduğu kurallar çerçevesinde, idari yargıda, özel hastanelerde veya özel sağlık kuruluşlarında hakların ihlali, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde adli yargıda dava açma hakkı verir.

İREM ŞAHİN

AVUKAT

ARTEMİS HUKUK